Atık Yakma Tesisleri, Şebeke Desteğinden Milyonlarca Sterlin Gelir Elde Ediyor
Birleşik Krallık'ta faaliyet gösteren ve atıktan enerji üreten (EfW) yakma tesislerinin, ülkenin elektrik şebekesinin istikrarını sağlamak amacıyla oluşturulan bir program kapsamında toplamda 775 milyon sterlinlik destek sözleşmeleri imzaladığı ortaya çıktı. Çevre savunucuları, bu durumu yüksek karbon salımı yapan bir endüstriye sağlanan gereksiz bir sübvansiyon olarak nitelendiriyor.
Kapasite Piyasası Tartışması: Kirleten Tesisler Neden Sübvanse Ediliyor?
Söz konusu ödemeler, Birleşik Krallık'ın Kapasite Piyasası (Capacity Market) adlı mekanizması aracılığıyla yapılıyor. Bu mekanizma, elektrik talebinin en yüksek olduğu zamanlarda arz güvenliğini sağlamak için enerji santrallerine hazırda beklemeleri karşılığında ödeme yapılmasını öngörüyor. Ancak kampanyacılar, atık yakma tesislerinin zaten atık bertaraf ücretleri ve elektrik satışından önemli karlar elde ettiğini ve bu ek ödemelerin gereksiz olduğunu savunuyor. UK Without Incineration Network (UKWIN) adlı kampanya grubundan Shlomo Dowen, durumu "atık yakmak için verilen yüz milyonlarca sterlinlik bir sübvansiyon" olarak tanımlayarak, bu fonların batarya depolama gibi daha temiz ve esnek teknolojilere yönlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Atık Yakma Tesislerinin Yüksek Karbon Ayak İzi
Eleştirilerin temelinde, bu tesislerin çevresel etkileri yatıyor. 2022 yılında, Birleşik Krallık'taki atık yakma tesisleri toplamda 7,1 milyon ton karbondioksit (CO2) salımı gerçekleştirdi. Bu emisyonların yaklaşık yarısının, fosil yakıt bazlı plastiklerin yakılmasından kaynaklandığı belirtiliyor. Bu durum, atık yakma tesislerini ülkenin en karbon yoğun elektrik üretim kaynaklarından biri haline getiriyor ve yenilenebilir enerji hedefleriyle çelişiyor.
Hükümetin Savunması ve Gelecek Düzenlemeler
Hükümet ise Kapasite Piyasası'nın "teknoloji-nötr" bir yaklaşım benimsediğini ve amacının tüketiciler için en düşük maliyetle güvenilir bir elektrik arzı sağlamak olduğunu belirterek kendini savunuyor. Yetkililer, tüm uygun teknolojilerin ihalelere katılabildiğini ve en rekabetçi tekliflerin kazandığını ifade ediyor. Ayrıca, atık yakma tesislerinin 2028'den itibaren Birleşik Krallık Emisyon Ticaret Sistemi'ne (ETS) dahil edileceği, ancak bu durumun mevcut Kapasite Piyasası sözleşmelerini etkilemeyeceği de ekleniyor.

Sonuç
Birleşik Krallık'taki atık yakma tesislerinin, kârlı operasyonlarına ek olarak şebeke güvenliği gerekçesiyle milyonlarca sterlinlik kamu desteği alması, ciddi bir tartışma yaratmıştır. Bu durum, bir yandan enerji arz güvenliğini sağlama ihtiyacı ile diğer yandan karbon emisyonlarını azaltma ve temiz enerjiye geçiş hedefleri arasındaki çıkar çatışmasını gözler önüne sermektedir.
Bu tartışma, Türkiye için de önemli dersler içermektedir. Türkiye'de de enerji arz güvenliğini sağlamak amacıyla benzer bir 'Kapasite Mekanizması' bulunmaktadır ve bu mekanizmanın hangi teknolojileri ne ölçüde desteklemesi gerektiği zaman zaman gündeme gelmektedir. Birleşik Krallık örneği, bu tür destek mekanizmalarının tasarlanırken, yüksek emisyonlu teknolojilerin dolaylı olarak sübvanse edilmesinin önüne geçilmesi ve fonların Türkiye'nin de hızla benimsediği güneş, rüzgar ve batarya depolama gibi daha çevreci ve sürdürülebilir alternatiflere yönlendirilmesinin ne kadar kritik olduğunu göstermektedir.