Nijer Askeri Cuntası, Avustralyalı Şirketin Altın Madenine El Koydu

Nijer'deki askeri cunta, iki yılı aşkın süredir faaliyette olmayan Samira Hill altın madeninin işletme ruhsatını iptal ederek kontrolü ele geçirdi. Bu hamle, bölgedeki kaynak milliyetçiliği eğilimini yansıtıyor.

Nijer'deki askeri cunta, ülkenin batısındaki en büyük endüstriyel altın madenlerinden biri olan Samira Hill madeninin kontrolünü Avustralyalı bir şirketten geri aldığını duyurdu. Hükümet, bu karara gerekçe olarak madenin iki yılı aşkın süredir faaliyette olmamasını gösterdi.

İşletme Ruhsatının İptali ve Gerekçeleri

Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yapılan resmi açıklamada, Avustralya borsasında işlem gören West African Resources (WAF) şirketine ait Société des Mines du Niger (SMN) şirketinin elinde bulunan madencilik ruhsatının iptal edildiği belirtildi. Hükümet sözcüsü, "Bu karar, şirketin madencilik sözleşmesinin şartlarını yerine getirmemesi ve iki yıldan uzun bir süredir sahada herhangi bir işletme faaliyeti göstermemesi nedeniyle alınmıştır" dedi. Bu durumun, Nijer'in madencilik kanunlarına aykırı olduğu vurgulandı.

Samira Hill madeni, başkent Niamey'in yaklaşık 90 kilometre batısında, güvenlik sorunlarının yoğun yaşandığı Tillaberi bölgesinde yer alıyor. Maden, 2021 yılından beri kapalı durumdaydı.

Madenin Geçmişi ve Şirketin Planları

Samira Hill madeni, daha önce Kanadalı Semafo ve ardından Endeavour Mining şirketleri tarafından işletilmişti. West African Resources (WAF), madeni 2021 yılında Endeavour Mining'den devralmıştı. Şirket, madeni yeniden faaliyete geçirmek için çeşitli teknik ve ekonomik çalışmalar yürüttüğünü ve bir fizibilite raporu hazırladığını belirtse de, cunta yönetimi bu çabaları yetersiz buldu.

Afrika'da Altın Madenciliği

Nijer cuntası, madenin işletmesi için "güvenilir ortaklar" arayışında olduğunu ve ülkenin zenginliklerinin Nijer halkının yararına kullanılmasını hedeflediğini açıkladı. Bu hamle, komşu Mali ve Burkina Faso'daki askeri yönetimlerin madencilik sözleşmelerini gözden geçirme ve denetleme yönündeki adımlarını takip ediyor. Bu durum, Sahel bölgesinde artan bir kaynak milliyetçiliği eğiliminin göstergesi olarak yorumlanıyor.

Sonuç

Nijer askeri yönetiminin, ülkenin önemli altın madenlerinden birine, sözleşme şartlarına uyulmadığı gerekçesiyle el koyması, bölgede faaliyet gösteren uluslararası şirketler için önemli bir risk uyarısı niteliğindedir. Bu olay, siyasi istikrarsızlığın yaşandığı ülkelerdeki yatırım ortamının ne kadar kırılgan olabileceğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Sahel bölgesindeki cuntaların, ulusal kaynaklar üzerindeki kontrollerini artırma çabaları, küresel emtia piyasalarını ve yatırımcı güvenini doğrudan etkilemektedir.

Türkiye açısından bakıldığında, Afrika ile son yıllarda artan siyasi ve ekonomik ilişkiler bu tür gelişmeleri yakından izlemeyi gerektirmektedir. Özellikle Nijer ve komşu ülkelerde Türk şirketlerinin inşaat, enerji ve ticaret alanlarındaki varlığı artmaktadır. Bu olay, Nijer'in madencilik sektörüne yatırım yapmayı düşünen veya bölgede faaliyet gösteren Türk şirketleri için önemli bir emsal teşkil etmektedir. Yatırım yapılacak ülkelerdeki siyasi risklerin ve yerel yasal düzenlemelerin titizlikle analiz edilmesinin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. Henüz bu madenle ilgili bir Türk şirketinin ilgisi olmasa da, bölgedeki kaynakların yeniden dağıtımı süreci, gelecekte Türk yatırımcılar için hem riskler hem de fırsatlar barındırabilir.